Uyuşturucuların Haram Olduğunu Nasıl Biliriz?

Soru: Uyuşturucular Kur’ân’da açıkça geçmiyor. O halde haram olduklarını nasıl biliyoruz?

Bu soru, sadece bir maddenin hükmü değil;

Sünnetin bağlayıcılığı,
Fıkhın işleyişi ve
Mezheplerin doğuşu

açısından temel bir usûl sorusudur. Cevap üç mihver etrafında şekillenir:

1.     Sünnetin hüküm koyma yetkisi

2.     Fıkhın kıyas ve illet yöntemi

3.     Mezheplerin coğrafî ve tarihî doğallığı

1. Sünnetin hüküm koyma yetkisi: Kur’ân’la sabittir

Kur’ân, Hz. Peygamber Aleyhisselâm’a sadece vahyi tebliğ değil, helâl-haram belirleme ve hayatı düzenleme yetkisi verir:

·        A’râf 7/157: “O, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar.”

·        Haşr 59/7: “Resûl size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının.”

·        Nahl 16/44: “Sana da bu zikri indirdik ki, kendilerine indirilen şeyi insanlara açıklayasın…”

Bu ayetler, sünnetin sadece açıklayıcı değil, bağlayıcı ve hüküm koyucu olduğunu gösterir. Uyuşturucu gibi Kur’ân’da adı geçmeyen bir madde, sünnetin hüküm yetkisiyle haram kılınabilir.

2. Nirengi Hadis: Hamr yasağını açıklayan ve genelleştiren mihver

“Her sarhoşluk veren şey haramdır.” (Buhârî, Eşribe 4; Müslim, Eşribe 73)

Bu hadis, iki temel işlev görür:

·        Kur’ân’daki hamr yasağını açıklar: Yani hamr (Bakara 2/219) içkiyle sınırlı değildir; aklı örten her maddeyi kapsar. Hadis, bu kapsamı netleştirir ve hükmü lafzî değil illete bağlar.

·        Hükmü yeni maddelere genelleştirir:

o   Hüküm: Haramlık

o   İllet: Sarhoşluk, aklı örtme

o   Kapsam: İçki, esrar, eroin, kokain, sentetik türevler…

Uyuşturucular, bu illeti taşıdığı için aynı hükme tâbidir. Bu, fıkhın KIYAS yoluyla hüküm üretme gücünü ve sünnetin Kur’ân’ı tafsil etme yetkisini gösterir.


Soyut Kur’ancı bakışla uyuşturucunun haram olduğunu söylemek mümkün değildir.

Çünkü bu yaklaşım, sadece lafza bağlı kalır; sünneti, fıkhı; illeti ve kıyası dışlar. Oysa hüküm, lafızdan değil; vahyin muradını taşıyan illetlerden doğar.

3. Mezheplerin doğuşu: coğrafya ve örfün fıkhî etkisi

Uyuşturucu örneği, fıkhın coğrafî çeşitliliğe nasıl cevap verdiğini de gösterir:

·        Hindistan’da afyon

·        Orta Asya’da haşhaş

·        Güney Amerika’da kokain

·        Avrupa’da sentetik maddeler

Her biri farklı isim, farklı form, farklı örf… Ama hepsi aynı illet: aklı örtmek, iradeyi felç etmek. Fıkıh, bu çeşitliliği örf ve maslahat ilkeleriyle değerlendirir. Ve hükmü, sabit ilkeye bağlı kalarak yerel duruma göre üretir.

İşte bu, mezheplerin doğuşunun zarûrîliğini, fıtrîliğini, doğallığını gösterir:

·        Hanefîler: kıyas ve istihsan

·        Şâfiîler: nass ve illet

·        Mâlikîler: örf ve Medine ehlinin ameli

·        Hanbelîler: sahih rivayet merkezli

Hepsi aynı ilkeye bağlı kalarak, farklı coğrafyalarda aynı hükme ulaşır: UYUŞTURUCU HARAMDIR.

SONUÇ

Uyuşturucuların haram olduğunu biliriz, çünkü:

·        KUR’ÂN, Hz. Peygamber Aleyhisselâm’a hüküm koyma yetkisi vermiştir.

·        SÜNNET, “Her sarhoşluk veren haramdır” hadisiyle hem hamr yasağını açıklamış, hem de hükmü genelleştirmiştir.

·        FIKIH, bu hadisi kıyas ve illet yöntemiyle evrenselleştirmiştir.

·        MEZHEPLER, bu hükmü coğrafî ve tarihî bağlamlarda usûlî yöntemlerle uygulamıştır.

Uyuşturucu örneği, sadece bir haramın değil; sünnetin bağlayıcılığının, fıkhın işleyişinin ve mezheplerin zaruretinin en berrak göstergesidir. Kur’ân ilkedir, sünnet uygulamadır, fıkıh yorumdur, mezhep sistemdir. Ve bu sistem, coğrafyaya göre genişler; ama ilkeye göre sabit kalır.

SONUCUN SONUCU: Sünnet olmadan Kur’ân tam anlaşılmaz; mezhepler olmadan da sünnetin kapsamı, kıtaları aşan hükmü ve hayatla buluşan yorumu tam kavranamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar