KUR'AN'DA KADIN ŞÂHİTLİĞİ
Giriş
İslâm, kadın ve erkek arasındaki eşitliği esas alan
bir dindir ve kadınların toplum hayatında erkeklerle aynı haklara sahip
olmalarını ister. Ancak pratikte farklı durumlar ortaya çıkabilir ve Kur'an bu
gerçekleri göz ardı etmez, her zaman ve şarta cevap verecek çözümler getirir.
Bakara Suresi'nin 282. ayeti buna güzel bir örnektir. Bu ayet borç işlemlerinin
tarafların hukukunu garanti altına alacak şekilde kayıt altına alınması ve bu
işlemlerin şâhitlerle güvenceye alınması için ayrıntılı bir çerçeve
sunmaktadır. Ayet, kadınların yalnız ticarî konularda yeterince ehliyetli
olmadığı bir durumda değil, ehliyetli oldukları zamanlarda da şâhitliklerinin
nasıl olması gerektiğine ışık tutar. Ayette seçilen kelimelerin gramer
açısından özelliği, toplum şartları değiştikçe, şâhitlerin cinsiyet ve
sayısında değişiklik yapılabilmesine imkân tanımaktadır. "Unutma-hatırlatma"
ve "razı olunan şâhitler" ifadeleri buna imkân vermektedir. Bu
yazıda, Kur’an’da kadın şahitliği konusu Bakara, 282 ayeti bağlamında ele alınacaktır.
Kur’an’da Kadın Şahitliği
Bakara 282 ayetinde şöyle buyurulur:
"Ey iman edenler! Belirli bir vâdeye kadar
birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın! Aranızda adaletli bir kâtip onu
yazsın! … İçinizden güvendiğiniz insanlardan iki erkek şâhit de tutun! İki
erkek bulunmazsa bir erkek ile, birinin unutması halinde diğerinin ona hatırlatacağı
iki kadını şâhit yapın! ..."
Asıl Amaç: Ticarî
İşlemlerin Sağlam Teminat Altına Alınması
Ticarî
ilişkiler insanların en çok anlaşmazlığa düştükleri alanlardan biridir. Bakara
282. ayetinin ana amacının kadın şahitliğini düzenlemekten çok, borç
ilişkilerinin ve ticarî işlemlerin sağlam teminat altına alınması olduğu gayet açıktır. Ayette kadınların şâhitlikte
farklı bir konumda yer alması, kadınların toplumsal değerini düşürmek için
değil, o dönemde yaygın olan ticarî bilgi ve tecrübelerindeki eksikliklerin
borç ilişkilerine zarar vermesini önlemek içindir. Kadınların bu tür işlerde
genellikle daha az yer alması, şâhitlik konusunda bütün şartları ve zamanları
kuşatan bir düzenlemeyi gerekli kılmıştır. Bu düzenleme, kişisel veya
cinsiyetçi bir eleştiriden ziyade, alacak-verecek ilişkilerinin güvenliğini
sağlamaya yönelik pragmatik ve adil bir yaklaşımdır.
1. "Unutma" (تَضِلَّ) Fiili
ve Bağlamı
Ayetin kullandığı "تَضِلَّ"
fiili, "unutabilir" veya "yanılabilir" anlamına gelir. Bu
ifade, kişinin yaratılıştan gelen bir eksikliğini değil, belirli şartlarda
ortaya çıkabilecek bir durumu ifade eder.
Nitekim İbn Âşur, burada geçen "unutma"
meselesinin doğrudan kadınların biyolojik özellikleriyle değil, o dönemin
sosyal bağlamıyla ilgili olduğunu belirtir. Bu, o dönemde ticarî bilgi ve
tecrübe eksikliğine bağlanmıştır (İbn Âşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, Bakara 282
tefsiri).
2. İsm-i Fâil ile Muzâri
Fiil Farkı
Muzâri fiil, bir eylemin sürekliliğini değil,
olasılığını veya bir süreç içindeki varlığını belirtir. Bu, fiilin geçici ve
bağlama özgü bir özellik olduğunu gösterir.
İsm-i Fâil olsaydı: "تَضِلُّ"
(unutursa) fiili yerine "ضالّة" (unutkan, sürekli unutan) gibi bir ism-i fâil
kullanılsaydı, "kadının ticarî konularda unutkan bir karaktere sahip
olduğu" gibi bir anlam çıkarılabilirdi. Ancak ayette böyle bir vurgu
yoktur. Bu kelime ve gramer tercihi, ayette ifade edilen şâhitlik meselesinin o
dönemin sosyal şartlarına dayandığını ima eder.
3. Güvenilen Şâhitler
Ayette şâhitlerin "güvenilen
insanlardan" (مِمَّنْ تَرْضَوْنَ) olması tavsiye edilmektedir. Bu, işin mahiyetini bilmeyen
kişinin erkek bile olsa şâhitliğinin kabul edilemeyebileceğine işaret eder.
Yani, işin uzmanı olmadığı takdirde erkek şâhit sayısının bile artırılabileceği
sonucu çıkarılabilir.
4. Kadın ve Erkek Şâhitliğinin
Eşitlenmesi Mümkün mü?
Eğitim ve ticarî tecrübe ile kadının
erkeklerle eşit seviyeye gelmesi durumunda, bu tür düzenlemelerin
güncellenebileceği görüşü bazı İslâm âlimlerince dile getirilmiştir. Temel
dayanaklar şunlardır:
a. İctihad Kapısı Açıktır
Şâtıbî'ye göre, şer‘î hükümlerin asıl maksatları
olan can, mal, din, akıl ve neslin korunması (makasıdü'ş-şeria) göz önüne
alınmalıdır. Buna göre şâhitlikte kadın ve erkek arasındaki farkın asıl amacı,
adaleti sağlamaktır. Şartlar değiştiğinde bu tür hükümlerin yeniden
yorumlanması mümkündür. (Şâtıbî, el-Muvafakat, 2. Cilt, Sayfa 8-10).
Nitekim Bakara 282’deki hükmün temel amacı
adaleti temin etmek, borçları sağlama bağlamaktır. Eğer kadınlar ticarî hayatta
erkeklerle eşit seviyeye gelirse, şâhitlikteki bu ayrım da anlamını
yitirebilir.
Hanefî fakihleri de, şâhitlik gibi bazı
hükümlerin örfe dayalı olarak değiştirilebileceğini kabul etmişlerdir. Meselâ,
ticarî meselelerde tecrübeli veya bu konularda eğitimli kadınların erkeklerle
aynı derecede şâhit olabileceği yönünde içtihat yapılabilir.
b. Kadınların Uzmanlık Alanları
İbn Hacer, kadınların belirli alanlarda
erkeklerden üstün olabileceğini vurgular. Örneğin, doğum gibi kadınlarla ilgili
meselelerde kadının tek başına şâhitliği yeterlidir. Bu, İslâm’ın bağlama ve
uzmanlığa önem verdiğini gösterir (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 5. Cilt, Sayfa
276).
c. Ömer b. Hattab’ın Uygulamaları
Hz. Ömer'in bazı sosyal değişikliklere uygun
içtihatlar yaptığı bilinmektedir. Meselâ, zekât toplamada belli kuralların
değişmesi. Bu, İslâm hukukunda sosyal değişime bağlı olarak düzenlemelerin
yapılabileceğine örnek teşkil eder (Taberi, Tarihü'l-Ümem ve'l-Mülûk, 2. Cilt,
Sayfa 248).
5. Destekleyen Tefsir ve
Kaynaklar
a. Taberî: Kendi adıyla da anılan
tefsirinde, Bakara 282'deki kadın şâhitliği konusunun özel bir bağlamda, ticarî
işlemlerle ilgili olduğunu belirtir ve bu hükmün mutlak (bağlayıcı) olmadığını
ifade eder (Taberî, Câmiu’l-Beyan, Bakara 282’nin tefsiri, 3. Cilt, Sayfa
82-85).
b. Kurtubî: Kadınların
"unutkanlık" ihtimalinin sosyal şartlara dayalı olduğunu, bu durumun
ticarî hayatta daha fazla yer aldıkça değişebileceğini belirtir (Kurtubî,
El-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’an, 3. Cilt, Sayfa 364-366).
c. Vehbe Zuhaylî: Çağdaş muhafazakâr
âlim Vehbe Zuhaylî, bu ayetin hükmünü adaletin temini bağlamında açıklar ve
kadınların eğitim ve deneyim kazandıkça şâhitlikte eşit duruma gelebileceğini
ifade eder (Vehbe Zuhayli, Et-Tefsirü’l-Münir, 3. Cilt, Sayfa 220-223).
6. Günümüz Yorumları
a. Muhammed Abduh ve Reşid
Rıza: Bu ayetin, kadınların
toplumsal rollerine göre değişen bir bağlama işaret ettiğini söyler. Kadınların
eğitim seviyesinin artması ve ekonomik hayata daha fazla katılmasıyla, kadın ve
erkek şâhitliği arasında bir ayrım yapmanın gerekmediği görüşündedirler (Reşid
Rıza, Tefsirü'l-Menâr, 3. Cilt, Sayfa 154-156).
b. Fazlur Rahman: Ayetin tarihî bağlamının dikkate alınması
gerektiğini ve İslâm’ın temel amacının adaleti sağlamak olduğunu vurgular. Bu
adaletin sağlanmasında şartlara göre yeni içtihatlar yapılabileceğini savunur
(Fazlur Rahman, İslâm ve Modernite, Sayfa 112-115).
7. Feminist Perspektife
Cevap
Ayette "unutma" ifadesi, kadınların
aklen eksik olduğu anlamına gelmez; sosyal tecrübelerden kaynaklanan geçici bir
duruma işaret eder. Eğitim ve toplumsal gelişimle bu durum değişebilir ve şâhitlikte
kadın-erkek eşitliği sağlanabilir. İslâm’ın temel ilkesi olan adalet, bağlama
göre yeni içtihatları mümkün kılar ve bu da İslâm’ın dinamik ve esnek yapısını
gösterir.
8. Sonuç: İçtihat ve
Değişim Mümkün
Unutma (تَضِلَّ): Kadının biyolojik bir eksikliğini değil, o
dönemin ticarî tecrübelerine dayanan ihtimalleri ifade eder. Bu, Kur'an'ın
zamanlar üstü olduğuna kanıttır.
Şâhitlik Eşitliği: Eğitim ve sosyal değişimle kadın ve erkek şâhitliği
eşitlenebilir. Bu, İslâm hukukunda içtihat mekanizmasıyla mümkündür.
Makâsıdü’ş-Şeria: Adalet ve sosyal dengeyi sağlama hedefi,
hükümlerin bağlama göre yeniden yorumlanmasını destekler.
Kısacası, Bakara 282’deki hüküm, kadınların ticarî hayattaki eksikliğine dayalı geçici bir durumdur. Eğitim, ekonomik hayata katılım ve toplumsal ilerleme ile kadınların erkeklerle aynı düzeye gelmesi, şâhitlikte eşitlik sağlayabilir. Hatta bilgisiz erkekler karşısında konunun uzmanı bir kadın iki erkeğe bile eşit tutulabilir. Bu yorum, İslâm’ın maslahat, örf ve adalet ilkeleri çerçevesinde hem klasik hem de modern kaynaklarca desteklenmektedir.
Buradan, ticarî konularda bilgili bir kadının
bilgisiz iki erkeğe bile tercih edilebileceği, hâkimin buna göre bir tavır
alabileceği sonucu bile çıkarılabilir. Ayetin muhtevasının buna izin verdiği
söylenebilir. Bu, Kur’an’ın bir hükmünün değiştirilmesi değil, onun tüm
zamanların ihtiyaçlarına cevap verme potansiyelinde yani zamanlar üstü olduğu
anlamına gelir.
Kaynaklar:
1.
İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, Daru’l-Fikr Baskısı, Bakara 282
tefsiri.
2.
Şâtıbî, el-Muvafakat, Daru İbn Hazm, 2. Cilt, Sayfa 8-10.
3.
İbn Hacer, Fethu’l-Bari, Daru’l-Ma’rifa, 5. Cilt, Sayfa 276.
4.
Reşid Rıza, Tefsirü’l-Menâr, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 3. Cilt, Sayfa
154-156.
5.
Fazlur Rahman, İslâm ve Modernite, İstanbul,
Sayfa 112-115.
6.
Vehbe Zuhayli, Et-Tefsirü’l-Münir, 3. Cilt, Sayfa 220-223.
7.
Kurtubi, El-Camiu li Ahkami’l-Kur’an, 3. Cilt, Sayfa 364-366.
8.
Taberi, Camiu’l-Beyan, Bakara 282’nin tefsiri, 3. Cilt, Sayfa 82-85.
Yorumlar
Yorum Gönder