MİRAC "TEVHİD-NÜBÜVVET-AHİRET" İNANCININ ZİRVESİ VE EVRENSEL TESCİLİDİR

 

Mirac, Hz. Peygamber Aleyhisselâmın Allah’ın huzuruna çıkarak ilahî hakikatlere doğrudan şahitlik ettiği eşsiz bir tecrübe ve İslâm inancının temel taşlarını zirveye taşıyan bir hadisedir.

Bu olay, Tevhid, Nübüvvet ve Âhiret gibi İslâm’ın temel inanç esaslarının hem tescil edildiği hem de ümmetin idrakine en güçlü şekilde sunulduğu, Allah-İnsan ilişkisi açısından Elestü Ahdinin de son kez vurgulandığı insanlık tarihinin bir dönüm noktasıdır.

1. MİRAC: TEVHİDİN ZİRVESİNE YOLCULUK VE ALLAH’IN BİRLİĞİNE DOĞRUDAN ŞAHİTLİKTİR

Mirac, İslâm inancının temel taşlarından biri olan Tevhid, nübüvvet ve âhiret inançlarının en yüksek düzeyde tasdik edildiği kutlu bir yolculuktur. Mirac, Hz. Peygamber’in Allah’ın huzuruna yükselerek O’nun nurunu ve azametini görmesiyle, Tevhid inancını insanlık tarihinde en yüksek noktaya taşımıştır. 

Hiçbir aracıya gerek olmaksızın gerçekleşen bu ilahî mülakat, Allah’ın birliğinin ve hiçbir varlığa ihtiyaç duymaksızın mutlak kudret sahibi olduğunun tasdikidir. “Kalp, gördüğünü yalanlamadı.” (Necm, 53/11) ayeti, bu müşahedenin doğruluğunu ve Hz. Peygamber’in bu konuda ümmetine tanıklık ettiğini açıkça ortaya koyar.

Bu şekilde Mirac, Hz. Peygamber Aleyhisselâmın, Allah’ın huzuruna yükselerek O’nun zatına en yakın makamda bulunduğu, Tevhid inancının en somut şekilde tescil edildiği bir olaydır. Bu gecede Allah’ın birliği, uluhiyeti ve mutlak kudreti, peygamberimize doğrudan gösterilmiş ve bu hakikat O'nun risaletiyle bütün insanlığa son kez tebliğ edilmiştir.

2. MİRAC: NÜBÜVVETİN EVRENSEL TESCİLİDİR

Mirac, Hz. Peygamber Aleyhisselâmın, diğer peygamberlere imamlık yapmasıyla nübüvvetin evrenselliğinin tescil edildiği bir olaydır. Bu gecede, tüm peygamberlerin hak olduğu ve getirdikleri mesajların İslâm’ın evrensel hakikati içinde birleştiği tasdik edilmiştir.

Hz. Peygamber, bu evrensel mesajın nihai ve tamamlayıcı elçisi olarak görevlendirilmiş, Mirac’la bu misyonu Allah katında teyit edilmiştir. Mirac gecesinde, Hz. Peygamber diğer peygamberlerle buluşmuş ve namazda onlara imamlık yaparak, tüm peygamberlerin risaletinin doğruluğuna şahitlik etmiştir. Bu olay, İslâm’ın önceki peygamberlerin hak olduğuna dair tasdiki ve onların getirdiği Tevhid mesajının evrenselliğinin de bir göstergesidir.

Bu gecede vahy edilen Bakara, 285 ayeti, Mirac’la tescil edilen nübüvvet hakikatinin özetidir:

Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti...” (Bakara, 2/285).

Bu âyet, Mirac’da birçok hakikati gözüyle gören Hz. Peygamber Aleyhisselâmın kendi nübüvvetinin, Ona inen Kur’an’ın ve bizzat görüştüğü önceki peygamberlerin gerçekliğinin de bizzat kendisi tarafından teyit edildiğini açıklamaktadır.

Âyet, Mirac’ın mesajıyla doğrudan uyum içindedir ve bu ayetin o gecede vahy edildiğinin de kanıtıdır. Peygamberler zincirinin halkalarını oluşturan tüm peygamberlerin risaleti, Mirac gecesinde hem ruhen hem de fiilen tescillenmiştir. Âyette, peygamberlerin getirdiği vahyin birliği ve Hz. Peygamber Aleyhisselâmın bu mesajın en son ve en büyük tamamlayıcısı olduğu açıkça vurgulanır. Ayrıca, melekler, kitaplar ve peygamberler arasındaki iman bütünlüğü, Mirac gecesinde Hz. Peygamber’in diğer peygamberlere imamlık yapmasıyla sembolik olarak da tasdik edilmiştir.

Bu olay, Hz. Peygamber’in nübüvvet misyonunun evrenselliğini ve bütün peygamberlerin mesajlarının İslâm’la tamamlandığını gösterir. Mirac, bu bütünlüğün tesciline de vesile olmuştur.

3. MİRAC: AHİRET VE GAYB ÂLEMİNİN HAKİKATİNDE YAKÎNE (KESİN İMANA) ULAŞMAKTIR

Mirac, âhiretin ve gayb âleminin gerçekliğinin bizzat Hz. Peygamber tarafından görülüp tasdik edildiği bir olaydır. Cennet ve cehennem gibi âhiret yurtlarının varlığı, Mirac gecesinde peygamberimize açıkça gösterilmiş ve bu hakikat ümmetine tebliğ edilmiştir. Bu durum, âhiret inancını yalnızca teorik bir iman konusu olmaktan çıkarıp somut bir gerçeklik olarak anlamamıza vesile olmuştur.

Hz. Peygamber, cennet ve cehennemi müşahede etmiş ve âhiret hayatının kesinliğini ümmetine bildirmiştir. Gayb âleminin hakikatlerini kendi gözleriyle görmüş ve bu ilahî gerçeklikleri, müminlere en güvenilir şahitlik olarak ulaştırmıştır. Cennet, Allah’a kulluğun mükâfatı olarak; cehennem ise Tevhid inancına sırt çevirmenin ve şirkin korkunç akıbeti olarak somut bir şekilde tecrübe edilmiştir. 

Bu, âhiret inancının inkâr edilemez bir temel taşını oluşturur. Ahiret yolculuğunun bu dünyadaki en somut karşılığı, namazla kurulacak derin ve samimi bir bağdır. Bu bağ, hem bireysel iman hem de toplumsal düzen açısından ümmetin huzur ve kurtuluş kaynağıdır.

4. NAMAZ: MİRAC’IN EN ANLAMLI VE EN BÜYÜK HEDİYESİDİR

Bu yolculuk, kulluğun özü olan namazın farz kılınmasıyla taçlanmıştır. Beş vakit namaz, müminin her gün Rabbiyle buluşma anı olup, Mirac’taki Tevhid hakikatini bireysel ve toplumsal hayatımıza taşıyan en önemli ibadettir. 

Mirac’ın en kıymetli hediyesi olan namaz, müminin her gün Allah’la bir nevi "mirac" gerçekleştirdiği bir ibadettir. Namazda okunan her ayet ve zikir, Tevhid’in bir fiili tescili, nübüvvetin rehberliği ve âhiret bilincinin canlı tutulmasıdır. “Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.” (Fatiha, 1/5) ifadesi, Tevhid inancının namazdaki en büyük nişanesidir.

Aslında namazın elli vakit olması onun Allah nezdinde önemini, insanın Allah'a ne kadar ibadet etmesi gerektiğini; aynı sevabıyla beşe indirilmesi ise, Allah'ın kuluna kaldırabileceği yükü onun onayıyla verdiğini ve sonuçta Allah'ın insana rahmetini göstermektedir. Bu indirimin alaya alınması ise, zavallı insanın tam bir çocuk davranışı sergilemesinden başka bir şey değildir.

Namaz, sadece bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda müminin bedenini, ruhunu ve toplumsal ilişkilerini düzene koyan kapsamlı bir ibadettir. Namaz kılan mümin, hem dünyada huzur bulur hem de âhirette Hz. Peygamber’in Mirac’da eriştiği o yüce makamlara erişme yoluna girmiş olur. 

Ayrıca, namaz mümini, Hz. Peygamber’in bu dünyadayken eriştiği makamlara âhirette erişme potansiyeline ulaştıran bir anahtardır. Ruhun Rabbiyle buluşması, bedenin disiplin altına alınması ve toplumsal birliğin sağlanması, namazın kapsamlı faydalarından sadece birkaçıdır.

5. MİRAC: TEVHİD VE MİSAK YOLCULUĞUNUN İNSANLIK TARİHİNDEKİ ZİRVESİDİR

Mirac’ı dinî açıdan insanlık tarihinin en önemli olaylarından biri ve Allah’ın insanlığa Tevhid ve misak sınavında rehberlik etmesi olarak değerlendirmek mümkündür. Mirac ile hem Tevhid inancının merkeziyeti hem de insanın yaratılıştaki misyonu vurgulanmıştır.

Allah, Mirac olayıyla Hz. Peygamber’i insanlığın rehberi olarak seçmiş, ona gayb âleminin hakikatlerini ve Tevhidin en derin boyutlarını göstererek, insanlarla arasında yapılan “Elestü bi Rabbikum” (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) ahdinin en vurgulu hatırlatmasını yapmıştır. Bu yolculuk, sadece Peygamberimiz’in şahsında değil, tüm insanlık adına Tevhidin ve misakın tescilidir.

 İnsanlık için hem bir uyarı hem de bir müjde olan bu olay, Allah’ın insanlığa olan sevgisinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Mirac, sadece bir mucizevi olay değil, aynı zamanda iman esaslarının insanlığa daha açık ve net şekilde sunulduğu bir rehberlik olarak anlaşılmalıdır.

6. MİRAC’IN İNKÂRI: İMANIN KISIRLIĞI VE ASKIDA KALMASIDIR

Mirac’ı inkâr edenler, aslında İslâm’ın Tevhid, Nübüvvet ve Âhiret inançlarının en derin boyutlarını kavramaktan uzak kalmışlardır. Hz. Peygamber’in Allah ile buluştuğu, cennet ve cehennemi gözleriyle gördüğü, gayb âleminin sırlarına vakıf olduğu bu büyük olay, insanlık için iman esaslarının somut bir tescilidir. 

Mirac hakikatini reddetmek, iman esaslarını yalnızca teorik bir düzeyde bırakmak ve bunların insana sunduğu derin hakikatten mahrum kalmak demektir.

Mirac’ın inkârı, bir anlamda Tevhid inancının yalnızca akılda bir fikir olarak kalması, nübüvvetin peygamberler zinciriyle tamamlandığını görememek ve âhiretin somut varlığını idrak edememek demektir. 

Peygamberimiz’in Allah ile mülakatı ve âhiret âlemini bizzat müşahede etmesi, iman esaslarının askıda kalmaktan kurtulup derinleşmesi için insana bir kılavuz sunmaktadır. Mirac’ı reddeden bir yaklaşım, bu kılavuzu elinin tersiyle itmek, imanı köklerinden ve gerçekliğinden uzaklaştırmaktır.

Bu reddediş, yalnızca bireyin imanını eksik bırakmakla kalmaz; toplumda da âhiret bilincini zayıflatarak adalet, sorumluluk ve manevi huzuru sarsar. İslâm’ın en büyük nimetlerinden biri olan Mirac, Tevhid, Nübüvvet ve Âhiret gibi iman esaslarını yalnızca inanılacak birer kavram olarak değil, bizzat yaşanmış bir hakikat olarak anlamamız içindir. 

Miracı inkâr edenler, kendi imanlarını kısır bir alana hapsettikleri gibi, insanlığa ulaşması gereken bu büyük hakikati de gölgelemektedirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar